Alevi Haber Merkezi

Laiklikten Barıştan Kardeşlikten Açık Taraf Olan Alevilerin Güncel Haber Bilgi Sitesi®

Aleviliğin Siyasallaştırılması Üstüne…

Posted by alevihaber Haziran 2, 2007

Cemal Şener;Aleviliğin Siyasallaştırılması Üstüne…


Cemal Şener

Ülkemiz iki ay sonra bir genel seçimi yaşayacak. İktidarda 2002’de %34 oy ile meclisin %64 çoğunluğuna sahip AKP var. AKP siyaset biliminde “siyasal islamcı” denilen bir siyasal parti. Buradaki siyasal İslam, siyasal Sünnilik olarak anlaşılmaktadır.

 

AKP, ülkemizde Sünni İslamı siyasallaştırma geleneğinden gelen Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet Partisi geleneğinden gelen, bu geleneği temsil eden bir siyasi parti. Adı geçen partilerden 3’ü Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe aykırı siyasal parti olduğu gerekçesi ile 3 defa kapatıldı.

AKP ise değişen dünya siyasi konjoktürü neticesinde süper güç ABD ile anlaşıp ülkemizde Fazilet Partisi ve Erbakana bir operasyon uygulayarak iktidara getirilen Sünni siyasi İslamcı bir parti.

 

Siyasi iktidarların meşruluk temeli önceleri gökyüzünde, Tanrıda ve kutsal kaynaklarda aranmıştır. En eski zamanlardan ve ilkel toplumlardan yakın zamana dek bu anlayış değişik şekillere ve anlayışlara bürünerek yaşamıştır.

 

Teolojik meşruluk denilen bu iktidar biçiminin en bilineni Tanrı-Krallıklardı. Mısır Firavunları bunun en tipik örneğidir. Hükümdar aynı zamanda yeryüzü tanrısıydı. Zamanla bunun yerini “Tanrının oğlu” anlayışı aldı. Osmanlıdaki “Padişahın” aynı zamanda “Halife” olması bu anlayışın ürünüdür.

 

 

Tanrı Devlet Fikri, Dinin Siyaseti Yönlendirmesidir!

 

Türkiye gibi yaklaşık 50 yıllık çok partili demokrasi pratiği olan ülkelere bakarsak; bu ülkelerde milli bütünleşme tam sağlanamamıştır. Toplumda insanlar, bir siyasal bütünün yani devletin üyesi olma bilincine ulaşamamışlardır. Nüfusun önemli bir bölümü, etnik ve dinsel grup üniteleri halinde kendi içlerine dönük kapalı çevrelerde yaşıyorlar.

 

Gelişmiş modern çoğulcu toplumlarda görülen ortak menfaatler, fikirler, amaçlar etrafında birleşme ve aktif çaba gösterme geleneksel toplumlarda zayyıftır. Gelişmiş toplumlarda bu birlikteliği siyasi parti denilen çağdaş örgütlenmeler sağlıyor. Siyasi partiler ise; siyaset bilimci Duverger’in genel olarak tanımladığı gibi; “Bir program etrafında toplanmış, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak amacını güden, devamlı bir örgüte sahip kuruluşlar.” olarak ifade ediliyor.

 

Burada dikkat edilmesi gereken şey; bir program etrafında toplanmış, siyasal iktidarı elde etmeyi veya koalisyon v.s. kanalı ile paylaşmayı amaçlayan ülke düzeyinde örgütlü modern bir örgütsel yapı. Burada amaçlanan görüldüğü gibi teokratik esaslara yani , dinsel, mezhepsel, Tanrı devlet, Tanrının oğlu, halifesi vs. değil .Burada amaçlanan; ırksal, kabilesel, feodal vs. birlikteliğine dayanan bir programda değil. Burada amaçlanan çağdaş dünyanın çağdaş insanının toplumsal gereksinmelerine hitap eden siyasal bir programdır.

 

Çağımızda siyaset biliminin, çağdaş siyasal sistemlerin, siyasal partilerin genel esasları itibariyle geldiği nokta yaklaşık burasıdır. Dünya üstünde çağdaş siyasal partiler kanalı ile siyasal sistemlerini yürüten 300 yılı aşkın tarihi tecrübeden sözetmek olasıdır.

 

 

Çok Partili Demokrasimiz Genç Sayılır!

 

Bizde ise, çok partili sistem yaklaşık 50 yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu dünya ölçeği düşünüldüğünde kısa sayılabilecek bir zamandır. Ama yine de İslam coğrafyası düşünüldüğünde çok önemli bir gelişmedir.

Günümüz dünyasında çağdaş ülke, kelimenin tam anlamı ile çok partili demokrasi ile yönetilen ülkedir. Ülkemiz teokratik yönetim sistemi ile bağlarını koparıp çağdaş demokrasi ile yönetilmek için son 200 yıldır mücale vermektedir. Bunu önemli ölçüde de 1. TBMM’nin kurulması ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde laik cumhuriyeti ve demokrasiyi kurarak gerçekleştirmiştir.

 

Birinci TBMM’den önce ülkemizi Allah adına Halife-Padişahlar yönetiyorlardı. Devlet ise adeta Tanrı-Devletti. Birinci TBMM’den sonra ülkemiz çağdaş dünyada olduğu gibi vatandaşlarının seçtiği temsilciler tarafından yönetilmektedir. Elbette zaman zaman teokratik yönetim özlemcileri örgütlenip yine Allah adına devleti yönetmeye kalkmaktadırlar. Ülkemizdeki Sünni İslami anlayıştaki siyasi partiler bu amaçla kurulmuşlardır. Bu geleneği tekrar sahneye sürmektedirler.

 

Demek ki; dini siyasette kullanmak, dini esaslara dayalı siyasi parti kurmak, dini kullanarak siyaset yapmak, dini siyasette kullanarak siyasal partilerle pazarlık yapmak çağdaş demokrasiye, demokratik değerlere aykırıdır. Bu tutuculuktar, teokrasiye özlemciliktir. Dinin ve mezhebin adı ne olursa olsun dini ve mezhebi siyasete alet etmektir. Bu gericiliktir. Din devleti özlemciliğidir. Bu inanca da insanların temiz, saf inancına da saygısızlıktır. Temiz dini duyguları siyasal iktidar için araç olarak kullanmaktırl. Bu yaklaşım dine de siyasete de saygısızlık yapmaktır.

 

Dünyada ve ülkemizde çok partili çağdaş demokrasiden önce teokrasi odaklı bir yönetim vardı. Bugünkü din devleti özlemcileri dini, kurulu siyasal partilerde de kullanmaya çalışmaktadırlar. Bu ise dinin, inancın siyasallaştırılmasıdır.

 

Aleviler Dini Siyasete Alet Etmeli midir?

Modern siyasal partiler iktidarı almak ya da ortak olmak için toplumun sorunlarını partilerinin programlarına ya da seçim bildirgelerine koyarlar? Yoksa halkın inancına hitap ederek onların inancını seçim bildirgelerinin esası haline getirmemelidirler. Nasıl olursa olsun dinsel tercihleri ya da dinsel aidiyeti öne çıkarıp siyaset yapmak, aday olmak, siyasi partilerden aday yeri istemek, halktan bu argümanlarla oy istemek inancı siyasete alet etmektir. Bu tavır ise çağdaş laik demokratik bir tavır değil, din istismarcılığıdır.

 

Önümüzdeki seçimlerde AKP dinsel argümanları daha önce olduğu gibi sıkça kullanarak laik Cumhuriyete meydan okumaktadır. Buna karşı tavır, çağdaş demokrasilerin, laik demokrat tavrını, laik Cumhuriyeti savunmaktan geçer.

 

Türkiye’de yaşayan Aleviler’in tavrı çağdaş siyasal sistem olan demokrasiyi, laik Cumhuriyeti, bu sistemin sacayağı olan Atatürk ilkelerini ve ulus devleti savunmaktadır.

 

Nakşiler, Nurcular, Fethullahçılar gibi bazı Sünni İslama inanan gruplar Sünniliği siyasete alet ediyorlar. Dini esaslara dayalı devlet kurmak istiyorlar. Bu nedenle seçimlerde kullanacak oylarını laik Cumhuriyeti yıkmak için pazarlığa çıkarmış bulunuyorlar. Oylarını vermek için siyasi partilerden; milletvekili adaylığı, genel müdürlük, bakan müşavirliği, danışmanlık, bakanlık, müşteşarlık vs. gibi makamlar istemektedirler. Bu tavır kişi ya da grup menfaatleri için Allahı dini, mezhebi siyasete alet etmektir.

 

Bu yaklaşımı çağdaş laik demokratik sistemi savunan biri ya da birileri tarafından savunulması düşünülemez. Ama ne yazık ki, bazı Alevi kişi ve kuruluşlarda son günlerde kendilerine verilecek milletvekili adaylığına koşut olarak seçimlerde oylarını kullanacaklarını söylemektedirler. Kendilerine listelerinde yer vermeyen partiler’e oy vermeyeceklerini açıklamaktadırlar. Hatta seçimlerden önce; “Aleviler ve Siyaset” isimli toplantılar yaparak kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar.

 

Peki bu tavrın Sünni İslamı siyasete alet etmekten yöntem olarak ne farkı var? Bu tavırda Aleviliği siyasallaştırmak değil midir? Aleviler seçimlerde oylarını siyasi partilerin programlarına göre mi vermelidir? Yoksa Alevi dernek ve vakıf başkanlarının partilerce aday olarak kabul edilmesine göre mi?

 

Türkiyede 20 milyon Alevinin nüfusundan bahsediyoruz. 20 milyon Alevi demek 2 Yunanistan’ın nüfusu, 3 Bulgaristan’ın, 4-5 İskandinav ülkesinin nüfusu demektir. Alevilerin tek partiye yönelmesi olası değildir.

 

Seçimlerdeki tavır bir yönü ile ekonomik tercihler ile tayin edicidir. 20 milyon Alevinin ekonomik açıdan çıkarı bir olabilir mi? Holding sahibi Alevi ile asgari ücretle çalışan işçinin, ırgatın, yoksal köylünün, esnafın, profesörün, askerin, zengin köylünün vs. ekonomik çıkarı bir olabilir mi? Ekonomik çıkarı bir olabilirmi ki politik çıkarı da bir olsun ve seçimlerde bir siyasi partinin programına oy versin.

 

Aleviler, Erbakan’ı, Arınç’ı mı Taklit Etsin?

Türkiye’deki Aleviler siyasi bilinç yönünden en gelişkin toplumsal kesimimiz kabul edilir. Bu kesim sürü değildir. Bu nedenle bazı Alevi temsilcileri kalkıp; “bizim işaret ettiğimiz partiye oy vermeyen Alevi, insan değildir, Alevi de değildir, düşkündür.”

 

Deme hakkına sahip değildir. Bu her şeyden önce Alevileri sürü saymaktır. Alevilerin tercihlerine karşı hakaret etmektir, saygısızlık yapmaktır.

 

Hem Erbakan’a AKP ye Tayyip Erdoğan’a vs. Siyasal İslamcı diyeceksiniz, dini siyasete alet ediyor diye çok haklı olarak eleştireceksiniz. Hem de Alevilerin verecekleri oy ile siyasi partilerle pazarlığa oturacaksınız. Bu konuda ölçüsüz sözler söyleyeceksiniz. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” derler adama. Bu tavırda Aleviliği siyasallaştırmak değil midir? Bu tavırda Alevilerin Erbakan’lığına, Tayyip Erdoğan’lığına, Bülent Arınç’lığına soyunmak değil midir?

 

Aleviler siyaset yapmalı mıdır? Elbette yapmalıdır. Ama kişisel yeteneği ile, birikimi ile, özverisi ile yapmalıdır. Aleviliği siyasallaştırarak değil. Oy vereceği partinin önce programı önemlidir. Programda; çağdaş dünyanın, çağdaş demokrasinin ilkeleri, insanımıza, ülkemize, toplumumuza ilişkin projeler varsa, laik Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin kazanımları korunuyorsa ulusumuzun menfaatleri her şeyin üstünde ise, vs, vs. o partiye veya partilere oy verir ya da vermezsiniz.

 

Her Alevi siyaset yapmalıdır. Hemde çok aktif yapmalıdır. Ama hiçbir Alevi, Aleviliği asla siyasallaştırmamalıdır. Alevilik seçim çalışmalarının mezesi asla olmamalıdır. Aleviliğe ve siyasete saygılı olmanın yolu buradan geçer.

 

Cemal Şener

29 Mayıs 2007

Reklam

2 Yanıt “Aleviliğin Siyasallaştırılması Üstüne…”

  1. hasanhusen said

    Madımak

    Şu senin heveslerin var ya,
    Baştan başa yırtıyor insanı,
    Minderler döşedik konuşmak,
    Ve telefon sesiyle öpüşmek için.
    Sense gidip borca kibrit alıyorsun.
    Ve sazı/ sözü tutuşturmaya amadesin.

    Şu senin kiralık sözlerin var ya,
    Erken budanmış yedi veren karası
    Kavimlerin kan gölünde kan davası.
    Bir de adı kötüye çıkmış / kadı belası.
    Yobazın ağzında tüm diller oruspu havası.

    Bir buzlu su içsem
    Yaralarım yukarı akar,
    Munzurun muradına nişanlanır.
    İngiliz yağlı ipi hala ayakta durur.
    Babamın masal niyetine anlattığı kırımlar,
    Ortalık yerde hiç hakime takılmadan dolanır.

    Zıbar git yoluna/ tarikatına
    Dişlerim dökülüyor birazdan sana bulaşır.
    Ve dört çarpı bin yıllık zulmün kendisidir yanan
    Ve Pir Sultan yürür Sivas’a/ Yangınlar Başkentine
    Sürdüm yarım tarifel AXIMI: işte Madımak/ kırmızı.

    1993 /SiVaS/ Baştan Başa Kızıl Baş/// Hasan HÜSEN

  2. OZAN ADEM said

    Kimdir canlar kimdir söyleyin

    Bu nasıl işdir bu nasıl düzen
    Kimdir hayinleri baştacı eden
    Yiğidi öldürüp fakiri ezen
    Kimdir canlar kimdir söyleyin

    Kendisini soylu Satrazam gören
    Cüppe Sarıkla hergün övünen
    Rızasız lokmayı sormadan yiyen
    Kimdir canlar kimdir söyleyin

    Şan şöhret içinde geçer zamanı
    Ne dost tanır nede bilir hatırı
    Alçak görenler var vardır garibi
    Kimdir canlar kimdir söyleyin

    Vatan Vatan diye göğüsünü geren
    Yalan dolanla Vaatler veren
    Kürsüye çıkıp doğruyum diyen
    Kimdir canlar kimdir söyleyin

    Bu böyle giderse değişmez düzen
    Hani nerde Ademe kulak veren
    Rıskımızı bir bir alıp götüren
    Kimler canlar kimler söyleyin

    Ozan Adem

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

 
%d blogcu bunu beğendi: