Doğan Bermek: Tokat Cem Söyleşisi
Posted by alevihaber Haziran 20, 2007
Doğan Bermek: Tokat Cem Söyleşisi
Değerli dostlarım,
Bu gün aranızda olmaktan, Tokat ilimizde sizlerin arasında,bu güzel ortamda bulunmaktan ne kadar mutlu oldugumu anlatmam kolay olmaz.
Tokat’ta Orta Asya’dan bu yana taşıdığı özgün kimliği Anadolu’da 1000 yıl boyunca hiç bozmadan taşımıştır. Bu anlamda ülkemizin çok seçkin köşelerinden birisidir. Zengin bir kültürel mirası olan, Hubyar Sultan Ocağı gibi önemli bir ocağın yer aldığı bir beldede bulunmak beni fazlası ile mutlu ediyor.
Hepinize selamlar ve saygılar sunarım.
Federasyon’umuza üye olan tüm vakıf ve şubelerinin sizlere selam ve sevgilerini iletiyorum.
Değerli Canlar,
Bugün de burada Cem oluyoruz. Cem Alevi – İslam inanışında olanların ibadetidir. İnançlarımız ibadetlerimizle içselleşir, bireyselleşir. Bizler de ibadetimizin görülmesini tanınmasını istiyoruz. Geldiğiniz için, bugünü bizlerle paylaşıp bizleri mutlu ettiğiniz için hepinize teşekkürler ediyoruz.
İslam inancının Alevi yorumu, Sünni yorum gibi, Şii yorum gibi bir yorumdur. Her dinde olduğu gibi İslam dininde de, kurucunun yani Hz. Muhammed’in ardından bazı kırılmalar yaşanmış ve ayrılık tohumları ekilmiştir. İslamı farklı algılayan gruplar oluşmuştur. Bu gruplardan Alevi – İslam yorumunu benimseyenler Hz. Muhammet’in Ehl-i Beyt’inin yolundan gitmiş ve 12 imamların öğretisini takip etmişlerdir. Bu öğreti Türk kavimlerinin yaşamına da girmiş ve özümlenmesine ve anlaşılmasına Orta Asya’da, Türkistan’da Yesi’de Şah Ahmet Yesevi dergahı büyük hizmetlerde bulunmuştur. Orada özümlenen Alevi inanç sistemi daha sonra göçlerle batıya doğru taşınmıştır. Birkaç yüzyıl süren bu göçlerde Şah Ahmet Yesevi dergahında yetişen değerli veliler, dervişler ve halifeler de batıya doğru gidenlerin arasında, önünde gittiler. Gittikleri yerlerde İslam’ın bu barışçı, sevgi ve paylaşım yüklü, kin ve nefretten uzak barışçı yorumunu oralarda yaşayan halklara tanıttılar.
Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, İran’ın bazı bölgeleri , Anadolu ve Balkanlar ile Kuzey Afrika işte bu uzun göç sürecinde Alevi İslam inancını tanıdılar ve benimsediler.
Anadolu’ya bu ateşi getirenler ise Şah Ahmet Yesevi halifeleridir. Ebül Vefa, Seyyid Mahmut Hayrani, büyük insan Serçeşme Hacı Bektaş Veli olmuştur. Kapadokya’da günkü adı ile Sulucakarahöyük, bugünkü adı ile Hacı Bektaş’a yerleşen Hacı Bektaş Veli , öncüleri Seyyid Mahmud Hayrani, cağdaşları Ahi Evran, Edeb Ali, Mevlana ve ardılları Seyyid Sultan Şücaattin Veli, Abdal Musa, Seyyid Ali Sultan, bu bölgede mekan tutan Hubyar Sultan, Şah İbrahim, Hüseyin Abdal, Cogi Baba ve daha bir çok veli, bilge ve derviş Anadolu ve Balkanları aydınlatmış, bu büyük göçü dostluk, iyiniyet, sevgi ve paylaşımın yaşandığı sevinçli bir kaynaşmaya çevirmişlerdir.
Bu büyük insanların katkıları ile Anadolu ve Balkanlar’da kan dökülmeden ülkeler fethedilmiş, insanlar birbirleri ile paylaşmayı ve bölüşmeyi ilke edinmiş. İşte bu birliktelikten Osmanlı İmparatorluğu gibi bir dev imparatorluk doğmuştur.
Ancak 15 yy’da Osmanlı İmparatorluğu’nun önce doğusundaki bir diğer Türk devleti Akkoyunlular, 16 yy’dan sonra da bir başka Türk devleti olan Safeviler ile yaşadığı siyasal çelişkiler sonucunda siyaset ile dünya işleri birbirine karışmış ve Osmanlı resmi inanç olarak Sünni İslamı benimsemiştir. Bu dönemden sonra bir yandan büyüme devri sona ererken, diğer yandan da Anadolu ve Balkanlar’da Alevi inancı üzerinde zaman zaman çok ağırlaşan baskılar kurulmuş, Alevi – Bektaşi – Mevlevi ve Nusayriler zaman zaman çok güç durumlarda bırakılmışlardır.
Bu süreç, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’na kadar sürmüş, Kuvay-ı Milliye’nin ayrılmaz parçası olan ve Kurtuluş Savaşı’na yürekten destek veren Aleviler, Cumhuriyet ile birlikte rahat bir nefes almışlardır. İşte bu nedenle Alevi toplumu Cumhuriyet ve ilkelerinin yılmaz savunucusudur ve ebediyete kadar da öyle kalacaktır.
Cumhuriyet hukuka dayalı, laik ve demokratik bir yapıdır. Dil, din, ırk, renk, inanç ve köken aranmaksızın bu ülkede yaşayan herkes bu yapıdan hakkettiği payı almalıdır. Bu temel kurallar son 50 yıldır ülkemizde inançları siyasete alet edenlerin elinde önemli sapmalar ve kırılmalar yaşanmıştır. Bu sapmalar demokrasiye ve hukuka inanan kuruluşlarımız tarafından, demokratik haklarımız kullanılarak düzeltilecektir. Uygulamalardaki hataları ve yanlı davranışları düzeltmek için Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı hakkında İdari Mahkemelerde 4000 dava açılmıştır. Bu davalar daha hukuki olarak sonuçlanmadan Milli Eğitim Bakanlığı beyanları ile haklılığımızı kabul etmiş ve gerekli değişiklikleri yapacağını ilan etmiş bulunmaktadır. Tabii ilan edilen ile yapılan arasında da uyum aramak ve bu uyumu sağlamak ve sağlatmak durumunda olacağız. Başbakanlık davamızın ise duruşması bildiğiniz gibi önümüzdeki hafta Çarşamba günü gerçekleşecektir. Bizler bütçeden dağıtılan kaynakların bütün inanç gruplarına hakları oranında paylaştırılmasının takipçisi olacağız .
Değerli Canlar,
Alevi toplumunun kırsal kesimden kentlere gelip yerleşmesi 50 – 60 yıllık bir olgudur. Bu olgunun sonucunda Alevilik kentlerde kendini yeniden örgütlemek ve kentyaşamı içinde, çağdaş koşullarda yaşam alanı bulmak zorunda kalmıştır.
Aleviler bir yandan ibadetlerini yapabilecekleri, inançlarını ve erkanlarını uygulayıp gelecek kuşaklara aktarabilecekleri Cemevleri, binalar ve yapılar kurmaya gayret ederken, diğer yandan anayasal ve hukuki haklarını aramakla, ülkemizde yansız bir eğitim düzeni sağlamakla ve kamu kaynaklarından dolaylı ve dolaysız olarak inanç hizmetleri için ayrılan parasal kaynakların hakça dağıtılması gibi sorunlarla uğraşıyorlar. .
Bütün bu gayret hepinin bildiği gibi, sizler gibi insanların gerçekten büyük fedakarlıklarla topladığı kuruşları üst üste koyarak yapılmaktadır.
Bu değişim sırasında bir yandan da ülkemizde inançlar giderek yoğunlaşan bir biçimde siyasete araç edilmiştir. İşte bir yandan yanlı ve kötü siyasetin saldırısına uğrayan, bir yandan yeni geldiği ortamlarda yaşamını kurmaya çalışan Aleviler önce dernekler, sonra vakıflar ile örgütlenmeye çalışmış, daha sonra da bu etkinliklerini daha geniş kapsamlı faaliyetlerde bulunmayı amaçlayan Federasyon gibi üst örgütlerde yoğunlaştırmışlardır.
Alevi toplumu, bu yeniden yapılanmayı çok yüksek bedeller ödeyerek kazanmaktadır. Kendini kent yaşamında yeniden tarif etmenin her adımı, her aşaması için uğraşıyor didiniyor.. Bu süreçte Provakasyonlar yapıldı, canlar kaybedildi, insanlar saldırılara uğradı, oyları alındı ama hizmetlerden yararlandırılmadı. Bu zorlukları hepimiz biliyoruz ve yaşamaktayız.
Bildiğiniz gibi Aleviler ülkemizde tamamen kendi olanakları ile Cemevleri inşa etmek zorunda kalmış ve bu Cemevlerinde aldıkları hizmetlerin bedellerini kendi olanakları ile ödemek zorunda kalmışlardır. Bu aslında ülkenin bir ayıbıdır, bu ayıbı örtmenin yollarını da hükümetlere gösterdik ve göstermekteyiz. Bürokratlarımız, namuslu devlet adamlarımız, yerel yöneticlerimiz bu ayıpların kalkması için ellerinden gelen gayreti göstermekteler. Dileğiniz bu ayıpların Avrupa Birliği gibi içinde yer almaya çalıştığımız daha büyük dünya sistemlerinin baskısı ile değil, bizim hükümet ve siyaset adamlarımızın uygulamaları yasalara ve anayasamıza uygun hale getirmeleriile kapatılmasıdır. Biz laik ve demokratik bir Türkiye’de bu ayıplara yer olmadığına inanıyoruz.
Ancak bütün bu saydığım sorunlardan çok daha büyük ve önemli bir sorunumuz daha var. O da kendisini topluma Alevi diye sunan, Alevi kuruluşlarında yönetici pozisyonlar edinerek kendilerine nüfuz sağlamaya, siyasal ve ticari çıkarlar sağlamaya çalışan, dernek ve vakıflarımızı şahsi çıkarları için kullanmaya çalışan kişilerin tahribatıdır.
Maalesef Alevilikle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmadan kendilerine Alevi örgütü adı veren, inanç ve ahlakımız ile ilgili hiçbir hizmet verme gayreti olmayan, Alevilik edep ve erkanını tanımayan, bilmeyen, ama kendilerine üç kuruşluk çıkar sağlayabilmek için Aleviliğin en temel değerlerini göz ardı ederek önlerine gelenle Alevilik ve Aleviler adına pazarlıklara giren, derneklerinin kapılarına astıkları tabeleların ardına sığınıp kendilerini Alevi diye etrafa satmaya çalışan kişiler de türedi bu süreçte.
İşte değerli canlar, bence bütün bu sürecin en ciddi sorunu bu kendilerine Alevi deyip, Alevilik adına siyasi ve ticari pazarlıklara kalkışan, örgütlerimizi yıllardır olduğu yerde saydıran bu kişilerdir.
Hz. Ali, 12 İmamlar ve Ehl-i Beyt, veliler, seyyidler, dedeler, inanç önderlerimiz, bizleri 1400 yıldır buralara getirirken bu tür küçük çıkarlardan her zaman uzak kaldılar. İnancı kişilerine dönük çıkarlara alet etmediler.
Pir Sultan siyasete alet olmamak için canını verirken, “İster isem dünya malı vermişler / Sensiz dünya malı neylerim dostum” demiştir.
Değerli Canlar,
Alevi Vakıfları Federasyonu olarak siyasetin inancı veya inancın siyaseti araç olarak kullanmasını hiç mi hiç onaylamıyoruz ve inancın yerinin siyasetten çok ayrı olduguna inanıyoruz. Alevilik adına bu tür girişimlerde bulunan ve siyasi koltuk pazarlıklarında çıkar arayanları onaylamıyoruz. Bu kurumların başlarındaki yöneticileri de çok değer verdiğim Tokat’tan sizlerin huzurunda uyarıyorum. Kendilerine siyasi çıkar aramak onların kişisel sorunudur ama Alevilik adına siyasal pazarlıklara girmek, siyasi partilerden bir koltuk kazanma sevdası içinde Aleviliği bu pazarlıklarda araç olarak kullanmak büyük vebali olan işlerdir. Onlar belki bu vebalin ağırlığını gereği gibi algılayamıyorlar, belki de kişisel ihtirasları her şeyin önünde ama bunun ağırlığını sizler gereği gibi algılıyorsunuz ve bu tür insanları en kısa zamanda tüm Alevi örgütlerinden dışlayacağınıza inanıyorum. İşte o zaman gerçek anlamda diri olacağız, içimizde çıkarcı kalmayacak, bir olacağız yolumuzda gideceğiz ve elbette iri olacağız, çünkü bir olan, diri olan, iri de olur.
Ben inanıyorum ki, bugüne kadar çok önemli sorunlarını aşmış olan Alevi toplumu, bu kişileri de örgütlerinden en kısa sürede dışlayacaktır.
Sevgili Canlar,
Biraz uzun konuştum ama bu kadar güzel ve değerli bir topluluk ile paylaşacak şeyim çok, kusura bakmayın, son bir konuya daha değineceğim.
Önümüz seçim, biz şu ya da bu siyaseti kurum olarak, birlik olarak desteklemek durumunda değiliz, siyaset kişilerin aynen inanç gibi özgürce yapmaları gereken bir şeydir, siyaset yapacakların yeri siyasi partiler veya o tür örgütlerdir. Cemevleri siyaset meydanı değil inanç meydanıdır, kültür ve eğitim meydanıdır.
Ancak bizler Cemevlerinde toplu halde olduğumuz için siyaset adamlarımız da bizleri burada topluca bulmaya çalışmaktadırlar, bizi görmeye gelenler, bizi tanımak isteyenler elbette Cemevlerimize hoş gelirler, sefalar getirirler.
Ancak artık bizden oy isteyenlerden Alevi camiasının soracağı sorular şunlardır:
* Partinizin Alevi sorunları ile ilgili bir programı var mı?
* Bizim için ne yapmayı önereceksiniz, Türkiye’de alamadığımız haklarımızı almamız için bize partiniz nasıl destek verecek? Bunu seçim bildirgenizde, parti programında yazılı olarak görebilir miyiz?
Değerli arkadaşlarım,
Yukarıdaki sorular karşılaştığımız, Alevi – Sünni, sağcı – merkezci – solcu her siyasi parti temsilcisine ısrarla ve döne döne sormamız gereken sorulardır.
Herhangi bir siyasi parti için söylemiyorum bunu. Bizden oy isteyenlerin bizim sorunlarımız ile ilgili düşünmeleri gerek, çalışmaları gerek ve bizi ilgilendiren konularda ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını planlayıp, kaydedip, yazıp taaahhüde girmeleri gerek.
Alevilerin sırtını okşayıp, oyunu alıp, sonra onları bir sonraki seçime kadar unutmak devri geçti.
Bizlere oy için gelenler, gerek ülke sorunları ile gerekse bizim sorunlarımız ile ilgili olarak ciddi ve samimi hazırlıklar içinde olmalı. Biz seçimden sonra da onlara bu konuşmaların hesabını sormalıyız. Demokrasi budur, bu ülkede siyaset bugüne kadar demokratik usullerle pek işlemedi, bunun doğru işlemesi bizim yani seçmenin bilinçli davranması ile mümkün olacaktır. Siyaset adamları sadece bizle sohbet ederken değil, yazılı ve sözlü olarak, bizimle ilgili konularda düşüncelerini belirtmeli ve bu düşünceler, hazırlıklar, çözüm önerileri sözlü ve yazılı kayıtlara girmelidir. Seçimden sonra yasama dönemi boyunca da takip edilmeli ve yapılanların / yapılmayanların hesabı sorulacaktır. Demokrasi ancak böyle işleyecektir, Alevi toplumunun bugüne kadar demokrasiye cok katkısı olmuştur. Şimdi çağdaş, ileri, demokratik araçlarla ve koşullarla, ülkemizde siyasetin temizlenmesi için ve söylemini açıkça ortaya koyan, sözünü tutan, söz verdiği şeyleri seçimden sonra unutmayan bir siyaset ortamı yaratmak için bu ülkenin en bilinçli, kesimi Alevi – Bektaşi – Nusayri – Mevlevi dostlarımızı göreve çağırıyorum.
Bu çağrıyı Anadolu Aleviliğinin en önemli tarihi merkezlerinden birisi olan Tokat’tan sizlerin arasından yapmaktan onur duyuyorum. Tokat’ın geçmişimizde olduğu kadar geleceğimizde de önemi olacağına inanıyor hepinizi candan ve sevgiyle selamlıyorum.
* Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı, Tokat 17.06.2007
Aleviyol.com
Bir Cevap Yazın