Alevi Haber Merkezi

Laiklikten Barıştan Kardeşlikten Açık Taraf Olan Alevilerin Güncel Haber Bilgi Sitesi®

PROF. DR. İZZETTİN DOĞAN’IN “ALEVİ OYLARI NEREYE” BASIN TOPLANTISI

Posted by alevihaber Temmuz 17, 2007

PROF. DR. İZZETTİN DOĞAN’IN “ALEVİ OYLARI NEREYE” BASIN TOPLANTISIN’IN TAM METMNİ

16.07.2007

Değerli basın mensupları;

Evvela geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye 3 aylık zaman farkıyla erken seçime gidiyor. Hepimiz biliyoruz seçimler demokrasilerde önemli zaman dilimlerde, önemli siyasetlerin yürürlüğe koymanın başlangıç tarihi ve sosyal zaafların giderilmesi iddiasıyla siyasi partilerin yarıştıkları zeminleri oluşturuyor. Türkiye’de böyle bir seçime gidiyor ama Türkiye’nin seçimi bu sefer farklı bir seçim, Laik Cumhuriyetin temellerinin bugünkü iktidar dönemlerinde 4.5 yıl süre ile sarsıldığını ve önemli yaralar aldığına inanıldığının Türkiye’sinde, bu seçim tabii ki sonuçları itibarıyla hem siyasal sistemin bundan sonraki kaderinin tayin edilmesi seçimi haline dönüşüyor, hem de Türkiye’de Laik Cumhuriyetin bundan böyle kesintisiz olarak 84 yıl devam ettiği gibi devam edip etmeyeceğinin de bir testinin oluşturacaktır diye düşünüyorum.

Bir taraftan böylesine köklü ve önemli bir düşüncenin ortaya çıkmış olması, bir taraftan ekonomik göstergelerin iyiymiş gibi görünmesi ama sonuçlarının halka bir türlü intikal etmemesi, bir taraftan terörün yükselmesi ve terörün kaynaklandığı bölgelere Türk Silahlı Kuvvetlerinin girebilmesi için izin verilmemesi, özellikle 50 yıllık NATO ortaklığımız döneminde Türkiye’nin Sovyetler Birliği’ne karşı bağımsızlığının korunmasında karşı önemli bir rol üstlenmiş olan Amerika Birleşik Devletlerinin, Irak’ın yönetim sorumluluğunu yüklenmiş olması sebebiyle izin vermekten bugüne kadar kaçınmış olması ve adeta bu davranışıyla terörün beslenmesine destek vermiş olması görünümü ister istemez yurttaşın kafasındaki düşünceleri önemli ölçüde karartıyor ve yurttaşlar berrak düşünemiyorlar. Sokakta kimi görseniz sizi kolunuzdan tutup çeviriyor “hocam kafamız karışık oylarımızı nereye vereceğiz” diyorlar. Bu bir Alevi-Sünni meselesi değil, kolunuzu tutup çevirirken, sizlere bu soruyu sorarken daha çok bir akademisyen olarak 40 yılın üniversitelere ve bu konulara ayırmış birisi olarak belki de bir zihin açıklığına katkı sunabilirsiniz diye soruyor ve bugünkü basın toplantısının da bu tür bizden yanıt bekleyen sorulara Alevi’si ile Sünni’si ile bir yanıt verebilmek için düzenledim.

Sevgili basın mensupları;

Seçimlerin yapılmasında genelde amaç ekonomik dengesizlikleri ortadan kaldırmak, işsizliği ortadan kaldırmak, dış politikada yapılan yanlışlar varsa o yanlışların tashih edilerek yeniden rayına oturtulması gibi önemli konuların çözüm bulabilmesi için başvurulan demokratik bir süreç. Ama bu seçimlerde biraz önce ifade ettiğim gibi, 4.5 yıllık iktidar döneminde Türkiye’de Laik Cumhuriyetin tüm değerlerinin tartışmaya açıldığı ve yeniden Cumhuriyeti inşa edelim şeklindeki bir tezin halkta yarattığı tedirginlikle bu seçime gidiliyor. Bunun için de yurttaşların verecekleri oylar artık kendi mali sıkıntılarına çözüm getirecek oylar olmaktan, bir siyasi partiyi yada partiler grubunu iktidara taşımaktan çok ,84 yıl barış içinde beraberce kardeşçe yaşamı sağlamış olan siyasal bir sistemin üzerine bina edildiği, yani Laik Cumhuriyetin tüm değerlerinin tartışmaya açılması karşısında birinci öncelik Laik Cumhuriyetin yaşatılmasını sağlayacak siyasal partiler ve buna angaje olacak hangileri ise onlara doğru oylarımızı yöneltmemiz istikametinde ister istemez gelişiyor, gelişmelidir.

Biz de kamuoyuna kendi oyumuzu vereceğimiz partiyi beyan ederken bu düşüncelerle yola çıkıyoruz. Yani Atatürk ve silah arkadaşlarının, Türk halkının tümünü Alevi’si ile Sünni’si ile Şafi’si, Hambeli’si, Türk’ü, Kürd’ü, Laz’ı, Çerkez’i ile arkasına alarak kurmuş olduğu ve Laik Türkiye Cumhuriyetinin bu temel değerlerinin tehlikeye atma pahasına yada tartışmaya açma pahasına Türkiye’de ekonomik alanda iyimser tablolar yada sonuçlar elde etmiş olsa bile, bizim açımızdan eğer laisizmi tehlikeye düşürecek yada onun üstüne bina edildiği değerleri tartışmaya açacak bir iktidar ise bizim açımızdan cazip olmayacaktır. Çok açık ve net bir ifade ile bizim oylarımızın yörüngesinde bugünkü siyasi iktidarın ve onun düşüncesini paylaşan başka siyasi partiler varsa onların oy alma şansı olmaz. Geriye kalanlar ise Laik Cumhuriyeti gerçekten benimsediklerini açık bir biçimde ifade ederken bugüne kadar sağlanmış olan barışı sadece Alevi İslam inancını benimsemiş olan yurttaşların sırtından ve onların hoşgörüsü ile bugüne kadar barış içerisinde yaşatmayı becerebilmiş olan siyasi partiler artık bir ölçü vermek zorundalar diye düşünüyoruz. Türkiye’nin bugün yaşamış olduğu demokrasi topal bir demokrasidir ve tek ayaklı Sünni bir demokrasidir. Çok açık ve net bir biçimde bunu artık söylemek gerekiyor. Eğer siz ülkenizde 25 milyona yakın Alevi İslam inancını benimsemiş insanları hiç yokmuş gibi davranıp onları kaale almıyorsanız, onlara din hizmetlerinden genel bütçeden ayırmış olduğunuz milyarlarca dolardan tek kuruş dahi istifade ettirmiyorsanız ve hatta bazen istisa ile onların ibadetlerini, ibadet biçimlerini ve ibadethanelerini eğer kınıyor tavrındaysanız onların da Laik Cumhuriyet düşüncesini savunsalar bile ki, o zaman esasen çelişki içinde olurlar yani başkalarının inanç özgürlüğüne saygıları yok demektir ama Laik Cumhuriyet cephesinde yer alsalar bile yinede Alevi yurttaşların oyunu almayacaklardır diye düşünüyoruz. En azından benim, içinizden sade bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak benim oyumu alamayacaklardır.

Bu tahlilleri huzurlarınızda yaparken oyumuzu duygusal bir biçimde kullanmadığımızı, Laik Cumhuriyeti ve kamil bir demokrasiyi savunan ve öylesine bir demokratik düzen içinde Türkiye’nin yaşamasını isteyen bir kişinin akılcı yorumlarıyla sizlere oyumuzu ne şekilde vereceğinizi ifade etmeye çalışıyorum. Geriye kalan siyasi partilere baktığınız zaman yani Laik Cumhuriyeti savunan inanç özgürlüğünü Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Antlaşmasında ifade edildiği gibi, savunulduğu gibi kendi anayasamızın 10.14. ve 24. maddelerinde ifade ve savunulduğu gibi anlayan siyasi partiler Alevi yurttaşların oy verebilecekleri partilerdir, diye düşünüyorum. Yine bu kişisel bir düşünce. Kendi oyumun gideceği istikameti tayin ederken biraz önce söylediğim kriterlere ölçütlere vurduğunuz zaman birkaç partinin kaldığını görüyorsunuz, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi, Genç Parti ve Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ün başında bulunduğu Halkın Yükselişi Partisini görüyoruz. Bu partilerde bizi tatmin etmese bile seçim bildirgelerinde Alevi yurttaşlarının ihtiyaçlarının, inanç bazındaki ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin önemsenmeyecek düzeyde değil ama önemsenebilecek ama bizi de tatmin etmeyen düzeyde yaklaşımlarının yer aldıklarını görüyoruz. Bunun için de bu cephede yer alan yani Laik Cumhuriyet cephesinde yer aldığını söylemekle birlikte Alevi yurttaşların inanç özgürlüklerine ilişkin olarak, bir tek kelime dahi sarf etmeyen Demokrat Partiyi doğrusunu isterseniz büyük bir hayal kırıklığı ile karşıladık diyeceğim. Çünkü Demokrat Parti 1950-60 arası Alevilerin oyu ile iktidara gelmiş olan bir siyasal kuruluştu ve onun bütün uygulamalarında, yaşım çok fazla olmasa bile tanıklığını yapmış olan birisi olarak, yurttaşlar arasında ayrım yapmayan ve bütün yurttaşları kucaklamayı esas alan bir siyasi gelenekten geldiğini ve onu temsil ettiğini söyleyen bir Demokrat Partinin bugün Alevi yurttaşların bu kadar ihtiyaçları varken bir tek kelimeyle dahi beyannamesinde yer vermemiş olmasını doğrusunu isterseniz yadırgadım ve onu da kendi görüş alanımızın dışında kabul ediyoruz.

Diğer partiler arasında bana kalırsa yurttaşlar gönül rahatlığıyla bu partilere oy verebilirler ama benim gönlüm dediğim gibi eğer bir sıralamaya koymak gerekirse birinci sırada Cumhuriyet Hak Partisi ama şartsız olmayan bir desteği ifade ediyorum çünkü Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde Alevi yurttaşların cemevlerine istekleri halinde yardım yapılacağını söylüyor bu fevkalade komik bir ifadedir ve Cumhuriyet Halk Partisine yakışmayan bir ifadedir. Belli ki oy kaygısı ile kaleme alınmış olan bir ifadedir ama biz genelini incelediğimiz zaman, yapısını ele aldığımız zaman eğer kendi üzerlerindeki Sünni oyları kaybederiz doğrusunu söylersek kaybederiz kaygısı ile hareket ediyorsa bunu da yakıştırmadığımızı açık açık ifade etmek istiyorum. Yani bendeniz bir yurttaş olarak içinizden birisi olarak bu partiye vereceğim oyun takipçisi olacağım. Laik Cumhuriyeti bütün kurumları ile işletmeyi cesaret edemeyen bir parti benim oyumu hak etmemiş sayılacaktır. Diğer siyasi partiler gerek Milliyetçi Hareket Partisi olsun seçim bildirgelerinde çok önemli olarak kabul edeceğim yenilikler çok geç kalmış olmakla birlikte fevkalade olumlu bir gelişmeyi ifade ediyor.Yani bir Milliyetçi Parti bugün bir kafatası parti olamayacağına göre, düşünülemeyeceğine göre bir kültür milliyetçiliğini savunduğunu düşünerek artık Türk kültürünün büyük ustalarının Alevilerden çıktığını kabullenmek gibi bir ilk hareketi benimsediğini görüyoruz. Bu sadece Alevi yurttaşlarının oylarıyla bir köprü kurma çabası diye bakmıyorum bunu yavaş yavaş işin gerçeğini anlamaya başladıkları şeklinde yorumluyorum ve Türkiye’de bu siyasi parti ile Aleviler arasındaki bir yumuşamanın, bir barışçıl gelişmenin önemli olduğuna inanıyorum. Sayın Cem Uzan’ın başında bulunduğu Genç Parti’nin sloganlarından sonra diğer siyasi partilerin tümünün bu sloganları ya benimseyen ya ona uygun tavırlar içerisine girmelerinin de Türk siyasal yaşamı zenginleştirmesi açısından böyle bir partinin kaale alınması gerektiğinin doğru olacağını düşünüyorum. Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ün de başında bulunduğu siyasal partinin de özellikle din esasına dayalı bir devlet modelinin yürütülmesine yada kurulmasına çalışılan bugünkü iktidar karşısında kendi bilgi birikimi ile bize göre doğru bilgi birikimi ile yapmış olduğu eleştiriler ve yapacağı eleştiriler Türkiye’de doğrunun anlaşılmasına ve yurttaşlarının bulanık düşüncesinde de açıklığa kavuşmasında da faydası olacağını düşünüyorum o açıdan da Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ün Türk Siyasal yaşamında da yeni bir nefes yeni bir pencere açmakta olduğunu yurttaşları aydınlatmak açısından bir pencere açtığını düşünüyorum. Bu düşünce ve duygularla tekrardan hepinize en içten sevgilerimi sunuyorum buraya kadar geldiğiniz için, eğer sorularınız varsa cevaplamaya çalışacağım.

2002 seçimleri öncesinde de böyle bir basın toplantısı yapmış, o basın toplantısında Alevilerin bütçeden pay istemesi, Diyanet teşkilat yapısını eleştirmeniz, partilerdeki Alevi adaylarının sayılarını tespit etmiştiniz. Şimdi bunlardan bahsetmemeniz özellikle Laik Cumhuriyet değerlerinin tartışılmaya açılmasını öncelik olarak gösteriyorsunuz, istekleriniz ikinci plana mı atılıyor, temel neden Laik Cumhuriyet değerlerinin tartışılmaya açılması mı?

Evet. Türkiye’de gerçekten de Laik Cumhuriyetin temel ilkelerinin tehdit altında olduğunu düşünüyorum. Bunu düşünürken realist düşündüğümü düşünüyorum, çünkü bir ülkenin istikbali o ülkenin gençleridir. Başka bir ifade ile o ülkede uyguladığınız Milli Eğitim Politikası gençliği ve o ülkenin geleceğini belirler. Milli Eğitim Bakanlığı’na baktığımız zaman başındaki bakan her fırsatta Laik Cumhuriyeti örseleyecek tasarrufları özenle kanun haline getirmeye, dönüştürmeye ve uygulamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken belki basının da gözünden kaçıyor ama en büyük yardımcısı diyanet işleri başkanı 9 yıl diyanet işleri başkanlığını yapan Sayın Tayyar Altıkulaç bugün Milli Eğitim Komisyonu’nun başkanıdır. Önemli ölçüde yasa tasarıları bir din hizmetleri başkanının çalışmaları sonucunda ortaya çıkıyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bakanlık olarak hükümet kanalıyla o tasarıları meclise getirip kanunlaştırıyor.

Bu açıdan baktığınız zaman Cumhuriyet değerlerinin tehdit altında olması ciddi bir tehlikedir ve bir takım haklarımızı biz zaten siyasetçilerden fazla bir şey beklemiyor, bugünkü siyasi kadrolar ne yazık ki Türkiye’yi yönetmeye hak etmiş olan, o düzeydeki kadrolardan oluşmuyor. O kadrolardan oluşmuş olsaydı Mevlana’yı, Yunus’u, Hacı Bektaşı yetiştiren bir düşünce sistemi, bir İslam anlayışı devre dışı bırakılmaz ve bunu mum söndü ile eşdeğer manada kullanmazlardı ve bugün de Türkiye’de böyle bir sorun yaşanmazdı. O açıdan baktığınız zaman biz nasıl olsa yargı organı marifetiyle bu hakların alınacağına inanıyoruz ve almak üzere olduğumuzu da düşünüyorum onun için Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik ve siyasi yapısı onun üzerine bina edilmiş olduğu ilkeler önden içe daha öncelikli meseleler olarak algılanıyor.

Olay Tan: Sayın Doğan yaptığınız açıklamada altını çizerek vurguladığınız bunlardan biri de Genç Parti ve MHP. Genç Parti’de acaba Alevi yurttaşlarından çok aday var mı? MHP ile yeni bir barış birlikteliği var mı? Bu yaklaşımdaki detaylar nelerdir, biraz daha açar mısınız. CHP ile oyumun takipçisi olacağım dediniz.

Sayın Cem Uzan’ın programında ve o programı uygulamaya koyan Sayın Emin Şirin Beyefendi ile yapılan konuşmalarda kendilerinden istediklerimizi diğer siyasi partilerden de istediklerimizi tekrarladık ve o konuda kamuoyu önünde açık tavır almalarını, açık bir biçimde ifade etmelerini istedik, bu düşüncelerimizi geri çevirmediler ve onu açıkça söylediler. Emin Şirin Bey’in mecliste bulunduğu dönemde 8-9’a yakın Alevi yurttaşların hakları ile önerge verdiğini de biliyorum. Bu konuda oy kaygısından öteye demokrat bir kişilik olarak bu konuları savunmaktan çekinmeyeceğini düşünüyorum. O açıdan da kaale alınabileceği kanısını taşıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi ilk defa kendi seçim bildirgesinde açık bir biçimde hem Alevi yurttaşlara listelerinde yer verdiğini görüyoruz hem de aynı zamanda asıl partinin üzerine bina edildiği temel felsefeye tanık oluyoruz. Türk büyüklerinin yaşamlarını birer kitapçık halinde ders kitaplarında yer verileceğini ifade ediyorlar ve bunları da isimlendiriyorlar. Şah Ahmet Yesevi olarak, Mevlana olarak, Yunus Emre olarak, Hacı Bektaşi Veli olarak bunların Türk kültürüne doğru yelken açması Milliyetçi Hareket Partisi’nin önemli bir gelişmedir, çünkü milliyetçi parti görüntüsüne rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi’nin savunduğu düşünce sistemi ve değerler Arap Kültürü ile çok yakından ilgiliydi ve Arap Kültürünü yansıtıyordur. Türk Kültürüne ilişkin fazla bir şey görmüyordu onun için bu Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki olumlu bir gelişmedir. Hem barışı sağlayacak hem karşılıklı kırgınlıkları ortadan kaldıracak böylece toplumu hem barış halesi içinde götürmeye yönelik tavrı taktir etmek istedim.

Dört parti önerdiniz. Anketler gözönüne alındığında Alevi oylarının büyük çoğunluğu CHP’ye gideceğiz görünüyor. Daha önceki genel seçimde de siz bir basın toplantısı yapmıştınız hatırladığım kadarıyla ve parti ayrımı yapmaksızın sağ-sol, Alevilerin haklarını yerine getirmeyenleri mahkemeye vereceğinizi beyan etmiştiniz. Bu konuda herhangi bir adım atılmadı ve CHP’nin de Alevi oylarını kullandığını orada beyan etmiştiniz. Bu beyanınıza rağmen bu seçimde yine CHP’yi adres göstermenizin nedeni nedir?

Müsaade ederseniz öncelikle bir hatayı düzelteyim. Ben bir hukukçu olarak bu hatayı yapmış olamam. Bizim oylarımızın gereğini yapmayanı mahkemeye vereceğiz dememişimdir, sanırım orada yanlış hatırlama var. Şunu demişimdir; Alevi yurttaşlar verdikleri oyların hesabını soracaktırlar.

Yargıya gideceğiz demiştiniz.

Yargıya gitmek herhalde başka bir vesile ile başka bir manada söylenmiştir. Zaten şu anda biliyorsunuz 4 bine yakın dava açıldı ve bu davalar sonuçlanmak üzere. Açılan davalar Ankara Mahkemelerinde açıldı, 2 bin Milli Eğitim Bakanlığına, 2 bini hükümete karşı ama bunlar oylarla ilgili davalar değil, bunlar Anayasa’nın 10. Maddesi’nin din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin uluslararası yasaların Türkiye’de uygulanmaması ile ilgili davalardır ve bu davaları da kazanacağımızı da düşünüyorum. Siyasi partilere gelince demokrasilerde siyasi partilerin bir tek cezalandırma aracı var o da seçimlerde oy vermeyip o iktidar hırslarından onları mahrum etmektir. Maalesef başka bir olanak yok. Ben şahsen bunu yaparken büyük bir huzurla Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci öncelikli olarak seçmiyorum, bu bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bugün partinin kadrolarını, partinin devlet yönetimindeki tecrübelerini esas aldığımız zaman diğer siyasi partilerin CHP’ye oranla daha az tecrübeli, deneyimli ve kadrolarının da bu nedenden dolayı daha az deneyimli olduklarını düşünüyorum. Oysa bu seçim ilginç bir seçim, bu sadece Türk halkının girdiği bir seçim değil, bu seçime Amerika Birleşik Devletleri giriyor, Avrupa Birliği giriyor ve 52 İslam ülkesi giriyor. Bu üç güçte siyasi iktidara destek veriyor ve onunla birlikte seçime giriyorlar. Bunun tipik örneği dün imzalanan protokoldur. İran ile Türkiye arasında imzalanan doğalgaza ilişkin ve İran’ın dolaylı bir desteğidir AKP hükümetine. Bu itibarla Türkiye gerçekten ilginç bir seçime sahne oluyor. Türk halkı ya kendi değerlerini taşıyan, başını dik tutabilecek özgür bir demokratik devlet olarak hayatına devam edecek yada dışarıdan yönlendirilen dışarıdan yönlendirildiği zamanda uluslararası politikanın temel kurallarından birisi olarak yönlendireni kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirilen bir ülke olacağız. Bunun cevabını verirken daha sorumlu davranmak zorunda olduğumuz için CHP’nin özellikle sayın liderinin yaptıkları yanlışları artık görmezlikten gelmeye çalışıyoruz, yoksa başka şartlarda heralde oyum başka türlü olurdu.

Türkiye’de Alevilerin sayısı sürekli tartışılıyor kaç milyon Alevi olduğu, sizce kaç milyon Alevi oy verecek, seçmen sayısı belli mi?

Bu manada Aleviler, Sünnilerden farklı değil. Yaş ortalamasını esas aldığınız zaman nüfusa göre tahmin ediyorum en az % 30-40’tan söz etmek gerekiyor. Nüfus bu ise seçim yaşına gelmiş, oy verebilecek durumdakileri saptarken tabi kolay değil o şekilde bulabileceğiniz bir rakamdır. Türkiye’nin 75 milyon nüfusu var dışarıdakileri saymazsanız 72 milyon insanı var var ve 41.5 oyun var.

Sayın hocam az önce CHP liderinin yanlışlığından bahsettiniz. Bu yanlışlar nelerdir?

Yanlışlarının başında Alevi yurttaşların bugüne kadar süregelen desteğine bir tek defa dahi Alevi kelimesini ağzına almaktan kaçınmaktadır. İlginçtir bir Sayın Erdoğan kaçınıyor bir de Sayın Baykal kaçınıyor. O konuda aralarında bir parelelizm var.

AKP hükümetinin Laik Cumhuriyetin değerlerini aşındırmasının yanı sıra Alevilere tutumu nasıldı?

Alevilere karşı inanılmaz düzeyde yanlışlarla dolu demokrat geçinen bir ülkede ve demokrasinin siyasal sisteminin oluşturduğu bir ülkede 25 milyon yurttaşınızı görmezlikten gelemezsiniz, düşüncelerini paylaşmayabilirsiniz ama onları kabul etmemek, onlarla konuşmamak demokrat olmadığını gösteriyor. Kendisi Türkiye’de siyasal sistemi Alevi-Sünni ekseni üzerine oturtmaya çalışan bir tutum içinde Sayın Erdoğan, bu da din istismarının doğal sonucudur. Bu açıdan baktığınız zaman savunulması çok güç bir tavır içerisinde ve Alevi yurttaşlardan bir kaç kişiyi alıp vitrine koymak da çok kırıcı bir yaklaşımdır.

Bunu samimi bulmuyorsunuz.

Samimi bulmayı çok arzu ederdim ona hep açık bir yapım vardır ama öyle bir samimiyeti görmedik bugüne kadar halen ibadethanenin ancak cami olabileceğini Laik Cumhuriyetin başbakanı olarak söyleyebiliyor. Aleviler Müslümansa camiye gelsinler şeklinde sizin, benim inançlarımı taktir etme yetkisini kendisinde gören bu kadar bilgi zaaflarıyla dolu maalesef sayın başbakan. Samimiyeti ispat etmek ona düşüyor, bizim algılamamıza değil.

Alevi adaylar aday gösterildiği bölgede taktir toplayacaklar mı sizce?

Vatandaşlar nasıl düşünürler onu bilemiyorum ama ben o konuda daha liberal yorumdan yanayım. Herkes dilediği siyasi partiden adaylığını koyabilir, o onun temel haklarından birisidir. Bir kişi eğer kendini o partiye yakın görüyorsa ve orada siyaset yapmak istiyorsa onun temel hakkıdır ama nasıl karşılanır o ayrı bir olay. Ben doğru karşılanacağını zannetmiyorum Alevi yurttaşlar duygusal olarak doğru karşılamayacaklardır, onun içinde fazla oy verebileceklerini düşünmüyorum. Bu seçimlerde ekonomik çıkarların önemli ölçüde rol oynayacağı görülüyor, söyleniyor. Erzak dağıtmaktan tutun yani yoksulluk ihtiyaçlar, zaruretler istismar edilirse muhtemeldir ki oy da alabilirler. Gerçeği yorumladığınız zaman bu konuda Alevi yurttaşların oyunu almayı hak eden bugüne kadar bir tek tasarrufta bulunmamıştır. Bu açıdan 15 yıl süre ile Türkiye’nin koalisyonlar dönemindeki durumu Aleviler açısından çok daha umut verici oldu, çok daha olumlu gelişmeler sergilendi gerek cemevlerinin yapılması, gerek cemevlerinde hizmetlerin yürütülmesi ve Alevi-Sünni yumuşaması kardeşliğin artması açısından çok daha önemli roller oynadı koalisyonlar dönemi. Bu dönem bu ilişkilerin zaafa uğradığı ve gerilediği dönemdir.

Türkiye’de Alevilerin sayısının 25 milyon olduğunu iddia ediyorsunuz, böylesine geniş halk kitlesinin siyasal oluşum içerisine girmemesinin nedenini ne olarak görüyorsunuz?

Aleviliğin İslam anlayışında kin ve nefret, cebir ve şiddet yoktur. O olmadığı zamanda yeni bir siyasi oluşum yaratmak ve o marifetle hakları elde etme düşüncesi fazla kök salmıyor, fazla gelişmiyor. Neden? Diğer siyasi partiler varken ve onlar sizi kucaklarken ne gerek var ki, bu doğru yaklaşımdır ama bugüne kadar Türkiye’deki siyasi partiler Alevilerin sadece oylarına talip olmuştur. Yalnız seçimden seçime oy istediler. Bazı Alevi kökenli adayları da vitrin süsü olarak vitrine koydular ama Alevi yurttaşların kendi inançlarını icra edebilecekleri mekanların inşaasında o mekanları yönetecek bilge kişilerin yetiştirilmesinde, ders kitaplarına Aleviliğin yani Yunus’un, Mevlana’nın, Hacı Bektaş’ın yeniden okutulmasına, Pir Sultan’ların yeniden okutulmasına, Veysellerin yeniden okutulmasına hiç destek bile vermediler, ağızlarına bile almadılar. Bu benim için çok sürpriz olmadı çünkü ben bu konuyla halkın bilgisine kadar indirmeden üst düzeyde çok görüşmeler yaptım son 16 yılda. Hemen hemen tüm başbakanlarla, cumhurbaşkanlarıyla onları konuştuk, her seferinde başbakanların söyledikleri söz birliği etmişçesine “hocam biz Sünni oylarını kaçırırız, onun için buna uzun bir zaman ayırmak gerekiyor.” Şunu da zaman zaman söylüyorum; Türkiye son 35-40 yıl da devlet adamı yetiştiremedi, hep siyaset adamı yetiştirdi yani günlük meselelerin içinde boğulan yada o günü kurtarmayı hedef alan siyasetçiler Türkiye’yi yönetti. İnönü’den sonra ne yazıkki siyaset adamı yetiştirdik ama devlet adamı yetiştiremedik. Barış felsefesinin mimarı sayılabilecek olan bir düşünce sistemini, bir inanç sistemini İslam’ın Hümanist yorumu Türkiye gibi bir ülkede baştacı edilip tüm dünyaya açılabilmesi gerekirken, dünyanın saygısını kazanması gerekirken hep hasır altı edilmiştir. O şartlarda bile bu yıl Dünya Mevlana Yılı olarak ilan etmiştir. Kim? UNESCO. Birleşmiş Milletlerin en önemli ihtisas koludur. Yunus keza Hacı Bektaşi Veli 1995’de Dünya Hoşgörü yılı ilan edildiğinde iki önemli insanı konuk etti tüm dünya, o da Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre idi. Böylesine bir düşünce sistemi bile düşünün cazip kabul edilmiyor ve hocam diyorlar bu işi fazla karıştırmayalım Sünni oylarını kaybederiz. Yani hep bu yaklaşımla ama bu yaklaşım yıkılacaktır.

Türkiye Laik bir Cumhuriyet gibi görünüyor ama laisizmin tanımında, en doğru tanımını yapan ilginç bir çelişki ile Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’dır. Devletin inançlar karşısında tarafsız olması, din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır. Avrupa’daki, Amerika’daki yani Batı Dünyasındaki Laisizm yada Sekülarizm dedimiz olay bu şekilde tanımlanıyor. Din ve devlet işleri ayrı olacak, devlet dini inançlar karşısında tarafsız olacak. Bunun en güzel örneğini yine Amerikalıların hazırladığı, Almanya için hazırladığı II. Dünya Savaşından sonraki Anayasa’dır. 25. Maddesinde devletin kilisesi yoktur, çok özet bir cümledir. Sekülarizmi yada laisizmi en iyi ifade eden cümledir, yaklaşımdır. Türkiye’de bakıyorsunuz Sayın Başbakan diyor ki Aleviler Müslümansa camiye gelsinler yani ibadet yerini ve ibadetin biçimini Alevinin semahını, Alevinin sazını, Alevinin kadın-erkek eşitliğini, kadın-erkeğin bir arada ibadet yapabileceği yapıyı kabullenmiyor, reddediyor ve Laik Cumhuriyetin başbakanı olarak Türkiye çelişkiler ülkesi olmaktan çıkmalı, Türkiye gerçekten Laik bir Cumhuriyet olmalı, inançlar karşısında devlet tarafsız olmalı. Herkesin verdiği paralardan oluşan genel bütçeden sadece bir tek mezhebe milyarlarca dolar sarfedilmemeli. Bu ülkede yalnız Aleviler-Sünniler yok, Şafiler var, Hambeliler var, Hırıstiyanlar var, Museviler var, Caferiler var, Bahailer var belki bizim bilmediğimiz başka inançta olan insanlar var, onlarda sizin yurttaşınız, onlarda vergilerini veriyor. Peki onlara devlet nasıl bir hizmet götürüyor? Hiçbir hizmet götürmüyor. Onun için problem Laik yapının Türkiye’de henüz oluşamamasında ve devleti yönetenleri laisizmi henüz içlerine sindirememiş olmalarından kaynaklanıyor.

Geldiğiniz için tekrar çok teşekkür eder, iyi günler diliyorum.

17.07.2007

Cem Vakfı

http://www.cemvakfi.org

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

 
%d blogcu bunu beğendi: